TÜMCEBİLGİSİ (CÜMLEBİLGİSİ) DERS NOTLARI
ALİ TÜRKSEVEN
İÇİNDEKİLER
TÜMCE
TÜMCE ÖĞELERİ
Tümcenin Ana öğeleri
Yüklem
Özne
Özne-Yüklem Uygunluğu
Yüklemin Soyuna Göre Tümceler
Tümcenin Yardımcı Öğeleri
Nesne
Dolaylı Tümleç
Belirteç Tümleci
İlgeç Tümleci
ÖĞELERİNİN DİZİLİŞİNE GÖRE TÜMCELER
ANLAMLARINA GÖRE TÜMCELER
YAPILARINA GÖRE TÜMCELER
BİÇİMLERİNE GÖRE TÜMCELER
(TÜMCEDE VURGU, TİTREMLEME)
TÜMCE
Bağımsız bir yargı bildiren sözcük dizisidir.
“Yargı”yla anlatılmak istenen, "duygu, düşünce, olay, durum, istek..."tir.
Örnekler:
“Devrimler, yalnız ve ancak öğretmenlerin
kafasında başlar.”(Atatürk)
"Ülkesini, yüksek bağımsızlığını
korumasını bilen Türk ulusu, dilini de yabancı diller boyunduruğundan
kurtarmalıdır."(Atatürk)
“Aşkın ilk soluğu, mantığın son soluğudur.” (Antoine
Bret)
"Üç gazete, beni yüz bin süngüden daha çok
korkutur. " (Napoleon)
Çekimli eylemler tek başlarına tümce
kurabilirler: "Geliyorum.", "Gitti.", "Oku!"...
Ad soylu sözcükler de ekeylemle tümce
kurabilirler: "Güzelmiş (Güzel i-miş).", Yaşlıydı (Yaşlı
i-di)."...
Tek sözcükten oluşmuş görünen bu tümcelerde “yüklem”den başka (çekimden kaynaklanan) bir
"gizli özne" bulunduğu da gözden kaçmamalıdır.
Ayrıntılar bir yana bırakılırsa
"tümce"de "yüklem" ve "özne" aranır.
TÜMCE ÖĞELERİ
Tümcede öğe sayısı, anlatılmak istenen
"yargı"ya göre artar ya da azalır. Tümcede ana öğeler
"yüklem" ve "özne"dir."Nesne", "dolaylı
tümleç", "belirteç tümleci", "ilgeç tümleci" ise
yardımcı öğelerdir.
Tümcenin
Ana öğeleri
Yüklem
Tümcede yargıyı yüklenen çekimli eylem,
ekeylemli sözcük ya da sözcük dizisidir. Eksiltili tümce bir yana bırakılırsa,
yüklem olmazsa tümce de olmaz denebilir. Yüklem, tümcenin en önemli öğesidir.
Türkçede değişik tür ve yapıda yüklemler vardır:
1.Eylem
Yüklemleri
a)Geçişli-Etken Çatılı Yüklem
"İlk kez yurdumdan uzakta yaşadım
bu duyguyu
Bebeklerin ulusu yok." (Ataol Behramoğlu)
b)Geçişsiz-Etken
Çatılı Yüklem
“Açar
Kan kırmızı yediverenler
Ve kar vağar bir yandan."(Ahmed
Arif)
c)Geçişli-Edilgen
Çatılı Yüklem
"Zincirlerinden başka kaybedecek şeyleri
yoktur* denildi. (Nâzım Hikmet)
d)Geçişsiz-Edilgen Çatılı Yüklem
"Ankara 'ya otobüslerle gidildi. "Okula
zamanında gelinir."...
e)Dönüşlü Çatılı Yüklem
"Sevginin önünde eğil kızım. "(Ataol
Behramoğlu)
f)İşteş Çatılı Yüklem
"Bölüşmüşüzdür ekmeğimizi onlarla. "(Nâzım Hikmet)
g)Ettirgen Çatılı Yüklem
"Ben üç şey
biliyorum;
Dinlemekle dört kılana anlatacağım.
"(Özdemir Asaf)
h)Oldurgan Çatılı Yüklem
"Yaşamak değil,
beni bu telaş öldürecek. "(Ö.Asaf)
*Eylemsiler de eylem soylu sözcüklerdir;
bunlardan adeylemler bağımsız bir tümcenin yüklemi olabilir:
"Kıyıda çıplak ayaklı bir kadın ağlamaktadır.
"(Nâzım Hikmet)
(Eylem çatısı için Ek-1 'e bakınız.)
2. Ad Soylu Yüklemler
a) Ad Yüklemi
"Hep bu yüzden dudaklarım çatlaktır"(Cahit
Külebi)
b)Adıl Yüklemi
"Şu ada senin, bu ada benim (Orhan Veli Kanık)
c)Ad Takımı Yüklemi
"Bu göl İznik Gölü'dür.
"(Nâzım Hikmet)
d)Sıfat Takımı Yüklemi
"İhanete gece müthiş bir gerekçedir.
"(Attilâ İlhan)
(Ad soylu yüklemler için Ek-2'ye bakınız.)
"Var", "yok" sözcükleri de
ad soylu yüklem olarak görev yaparlar
"Üzerinde yaşayanların hepsinin
güldükleri, gülüştükleri bir dünyaya içimde sonsuz bir özlem var. (Aziz
Nesİn)
“Bizim, çocuklarımıza
anlatarak övüneceğimiz savaş anılarımız yok.” (Aziz Nesin)
Başka Yüklem
Türleri
a)Olumlu Yüklem
"Bir ayak sesi merdivenden çıktı.
"(Rıfat Ilgaz)
b)Olumsuz Yüklem
"Öncekine benzemiyor bu.
"(Hidayet Karakuş)
"Hiç kimse ilkin kendisine alışık değil.
"(Özdemir Asaf)
"Loş odada demir kaşıkların kâseye
dokundukça çıkardığı hafif şıkırtıdan başka ses yoktu. "(Sabahattin
Ali)
c)Sorulu Yüklem
"Yoksa korkuyor musun?"(Hidayet
Karakuş)
"Bizimkileri görmem gerekmez mi?"(Hidayet
Karakuş)
"Saatin var mı
çocuğum?"(H.Karakuş)
"Öldürdüklerimin çocukları yok muydu?"(Hidayet
Karakuş)
d)Ortak
Yüklem
"Derinden derine
ırmaklar ağlar
Uzaktan uzağa çoban
çeşmesi. "(Faruk Nafiz Çamlıbel)
"Ne ay doğdu geceme
ne bir yıldız"(Nevzat Çelik)
e)Pekiştirilmiş Yüklem
Kalmadı ondan
canlı tek bir şey
derler mi derler mi?"(Yaşar Miraç)
Sabaha dek düşündü de düşündü.
f)Temel
Yüklem-Yan Yüklem
“Düşünürken gülümsüyordu adam.” (Hidayet Karakuş)
yan
yüklem temel yüklem
*Bağımsız yargının yüklemi "temel
yüklem"dir; yan yargının yüklemi "yan yüklem"dir. Yan yüklem
temel yüklemin bir öğesi durumundadır. (bkz. yapılarına göre tümceler)
Özne
Yüklemde belirtilen oluşu gerçekleştiren ya da
bu oluşa konu olan öğedir. Tek sözcüklü olabileceği gibi sözcük öbeği biçiminde
de olabilir. Genellikle yalın durumdadır; ama iyelik eklerinden birini ya da
çoğul eki alabilir (ad durum eklerini almaz). Özne, (yüklemden sonra) tümcenin
ikinci öğesidir. Edilgen çatılı eylemlerin yüklem olduğu tümcelerde özne
bulunmaz.
Örnekler:
“Taş avluya yalnızca kuşlar konardı
bazan." (Feride Çiçekoğlu)
'Kuş kanadına binip çayırlara gitmeyi öğretti Barış
bana. "(Feride Çiçekoğlu)
"İnsan, içinde yetiştiği çevrenin
bir ürünüdür. "(Ahmet Taner Kışlalı)
"Kitap, insanlığın
belleğidir."(Ahmet Taner Kışlalı)
"Kır lalesiymiş bu çiçeklerin adı.
"(Selim İleri)
"Belkıs Yengenin bütün günler yapayalnız
yasaması garipti,
şaşırtıcıydı. "(Selim İleri)
"Dargın sevgililer yalnızlıklarına uzaklaşıyor."(Attilâ
İlhan)
*Edilgen-geçişli çatılı eylemlerin yüklem
olduğu tümcelerde bulunan belirtisiz nesneye "sözde özne" diyenler
vardır; ancak bu adlandırma yersizdir. Bunu anlamak için "özne" ve
"nesne" kavramlarının ne olduğuna bakmak yeterlidir.
'Böyle bir sevmek görülmemiştir"(Attilâ. İlhan) dizesinde "böyle bir sevmek"
, tümcenin "belirtisiz nesne"sidir. (Edilgen-geçişli çatılı
eylemlerin yüklem olduğu tümcelere “-çe” ekiyle ya da "...tarafından"
kalıbıyla özne getirileceğini savunanlar vardır: Giderler devletçe
karşılandı. Tutanak kurul tarafından hazırlandı. Bu tür özneler “örtülü
özne” diye adlandırılır.)
Özne, tümcede sözcük (ya da sözcük öbeği)
olarak bulunmayabilir; bu durumda yüklemin hangi kişi çekimine uyduğuna
bakılır. Böyle bulunan özneler "gizli özne" diye adlandırılır:
(Ben) “Büyük bir savaşın yorgunuyum.” (Feyza
Hepçilingirler)
(Biz) "Onu da geçeceğiz."
(Feyza Hepçilingirler)
(Onlar) "Burada boşuna bekletiyorlar. "(Feyza
Hepçilingirler)
Özne birden çok yüklemin "yapan"ı
olabilir. Böyle öznelere "ortak özne" denir
"Bu öyküler sanki benden gitgide uzaklaşıyor, hem de
gitgide bana geri dönüyor. "(Selim İleri)
“Yusuf
sağ koluyla Muazzez'i belinden yakaladı ve henüz teri kurumayan atın üzerine
oturttu.” (Sabahattin Ali)
Öznenin arasöz niteliğinde bir açıklayıcısı
varsa böyle öznelere(arasözle birlikte) "açıklamalı özne" denir:
"Sabahın ayazında iki çocuk, Hasan'la
Murtaza, köylerinin yolunu tutacaklardı. "(Oktay Akbal)
Öznenin çeşitli bağlaçlarla, "kendi"
sözcüğüyle ya da "mi" ilgeciyle güçlendirildiği (ya da vurgulandığı)
olur. Böyle öznelere "pekiştirmeli özne" denir:
"Toplumlar da kişiler gibidir.
"(Oktay Akbal)
"Bu tatlıyı ben kendim
yaptım."
"Sen de mi Brütüs?"(Sezar)
*Öznenin “-dir” ekiyle kalıplaştığı örnekler de
vardır:
"Üst katta bir gürültüdür
başladı."
Gereklik kipiyle (3. tekil kişiye göre)
çekimlenmiş eylemlerin yüklem olduğu kimi tümcelerde özne yoktur (ya da
belirsizdir): "Çalışmalı, adam olmalı.", "İyi düşünmeli, bir karar vermeli." Benzer
özellik geniş zaman çekiminde de görülür: "Yaramaz çocuklara
kızarlar.", "Bu yapılana develüasyon derler. "... (Son iki
örneğin kişisi 3. çoğul kişidir.)
Özne-Yüklem
Uygunluğu
Kişice
Uygunluk
"Ben, sen, o; biz, siz, onlar"
adıllarıyla yüklemdeki kişi ekinin uygunluğudur:
"Ben seni var kıldım. "(Özdemir Asaf)
"Siz kaptanı bilmezsiniz. "(Özdemir Asaf)
Özne, çoğul ya da tekil birinci ve İkinci
kişilerden oluşuyorsa, yüklem çoğul birinci kişi eki alır: "Sen de
ben de gidemeyeceğiz. " (sen+ben
=biz)
Özne, çoğul ya da tekil birinci kişiyle üçüncü
kişi ya da kişilerden oluşuyorsa yüklem çoğul birinci kişi eki alır:
"Soruyu o ve ben bildik.) (o+ben=biz)
Özne, çoğul ya da tekil ikinci kişiyle üçüncü
kişi ya da kişilerden oluşuyorsa yüklem çoğul ikinci kişi eki alır:
"Onlar da siz de okuyacaksınız." (onlar+siz=siz)
Sayıca
Uygunluk
Türkçede bir tümcede -genellikle- özne tekilse
yüklem de tekil, özne çoğulsa yüklem de çoğul
Olur:
"Gariptir, bir yazar eskiden yazdığı
romanlarını, öykülerini yeniden okumaktan pek hoşlanmaz."(Oktay Akbal)
"Ben uzaktan, başka bir tepeden bakıyorum
içim titreyerek."(Oktay Akbal)
"Nur'la Ayhan Bey biraz geç kalmışlardı. "(Selim İleri)
"Dayıoğullarım yastık kapmaca oynarlardı. "(Selim
İleri)
Öznenin çoğul olmasına karşın yüklemin tekil
olduğu tümceler de vardır:
"Sonunda onlar da geldi."
, "Çocuklar okula gidiyor."
Bitki, hayvan, nesne adları; organ adları;
soyut adlar, topluluk adları özne olduğunda çoğul eki alsa da yüklem -genellikle-
tekil olur:
"Çiçekler açtı.", "Kuşlar
uçtu.", "Perdeler yeniydi.", "Gözlerim kaşınıyor.",
"Düşünceleri ilginçti.", "Ormanlar havayı temizler."
Bağımlı sıralı tümcelerde özne çoğul olduğunda
-genellikle- yüklemlerden sonuncusu çoğul
olur:
"Köylüler erkenden kalkar, kahvaltılarını
yapar, tarlaya giderlerdi."
Tekil kişilerin yerine çoğul kişi adıllarının
kullanıldığı örnekler de vardır. Bunlarda amaç "saygı, alçakgönüllülük,
böbürlenme..."dir.
"Siz şu tekli koltuğa oturun.",
"Bakan Bey geliyorlar.","Biz senin gibilere pabuç
bırakmayız."
Çatıca
Uygunluk
Öznenin birden çok eylem ya da eylemsiyle
ilişkisi varsa etkenlik-edilgenlik açısından çelişki olmaması gerekir.
"Yazar, burada edebiyat tarihinin tanımını yapmakta ve diğer bilim
dallarıyla ilişkisi üzerinde durulmaktadır." tümcesinde
"durulmaktadır" eylemsisi "yazar" ile
uyuşmamaktadır. Burada "yazar"
özne olduğuna göre tümce
"durmaktadır" diye bitmelidir.
"Mesela çok üzüldüğünüz, ümitsizliğe
düştüğünüz zaman 'dünyam karardı'; yeni çocuğu olan bir anne ve babaya 'gözün
aydın' deriz." tümcesinde
de "(sizin) üzüldüğünüz, (sizin) ümitsizliğe düştüğünüz" anlatımları
da "(biz) deriz" ile çelişmektedir. "Üzüldüğünüz"
ve "düşündüğünüz" eylemsilerini "üzüldüğümüz",
"düşündüğümüz" biçimine getirerek tümceyi düzeltebiliriz.
Eylem Tümcesi
Yüklemi eylem olan tümcedir. Yüklem yalın,
türemiş ya da bileşik olabilir (Ek-3'e bakınız). Basit ya da bileşik çekimli
olabilir (Ek-4'e bakınız). Geçişli eylemin yüklem olduğu tümcelerde "özne,
yüklem, tümleçler" bulunabilir; yüklem geçişsiz ise tümcede nesne
bulunmaz.
Ad
Tümcesi
Yüklemi ad soylu bir sözcük (ya da sözcük
öbeği) olan tümcedir. Ad soylu sözcükler ekeylemle çekimlenerek yüklem olurlar;
olumsuz biçimleri "değil" ilgeciyle yapılır. Türkçede "eylem
tümcesi" "ad tümcesi"nden daha yaygındır.
Tümcenin Yardımcı
Öğeleri
Nesne
Öznenin eyleminden etkilenen öğedir. Geçişli
(oldurgan, ettirgen) çatılı eylemlerin yüklem olduğu tümcelerde bulunur. İkiye
ayrılır:
Belirtisiz
Nesne: Yalın durumdadır.
Yükleme yöneltilen "kim, ne" sorularından birinin yanıtıdır. (Özneyle
karıştırılmamalıdır; nesne "özneden etkilenen"dir.) Belirtisiz nesne
"nesne"nin "belirsiz ya da genel" olduğunu anlatır:
"Bir şiir okudu sonra." (Feride Çiçekoğlu)
Belirtili Nesne: Adın belirtme durumundadır (-i
halindedir). Yükleme yöneltilen "kimi, neyi, nereyi" sorularından
birinin yanıtıdır. Belirtili nesne "nesne"nin "belirli olduğunu
ya da bilindiğini" anlatır:
"Barış’ı bekliyorum iki gündür." (Feride Çiçekoğlu)
Dolaylı
Tümleç (Yer Tamlayıcısı)
Yüklemin yerini ve yönünü gösteren öğedir. Adın
"yönelme (-e), kalma (-de), çıkma (-den) durumu"nda bulunurlar.
Yükleme yöneltilen "kime, kimde, kimden; neye, neyde, neyden; nereye,
nerede, nereden" sorularından birinin yanıtıdır:
"Oturdum ekmeğimi yerim:
Karşımda sen oturursun." (Nâzım Hikmet)
"Bütün lambalara çizdim resmini"(Zeki Ömer Defne)
"bir gün buradan gidersin
mariyya" (Asaf Halet Çelebi)
"Yeşil pencerenden bir gül at bana." (Ahmet Muhip Dıranas)
"Kitabımı Özgür’de unutmuşum."
"Ceketinden
sular damlıyordu."
Belirteç
(Zarf) Tümleci
Yüklemin zamanını, yönünü, niteliğini
(durumunu), niceliğini (miktarını) gösteren öğedir. Belirteç türündeki
sözcükler tümcede belirteç tümleci olurlar. Belirteç tümleci, yükleme
yöneltilen "ne zaman, nere(ye), nasıl, ne kadar" sorularından birinin
yanıtıdır:
"Seni dün gördüm pencerende" (Melih
Cevdet Anday)
"İleri git." ("İleriye git." tümcesindeki "ileriye"
dolaylı tümleç olur.)
"Babası güzel konuştu."
"Arkadaşı çok konuştu."
İlgeç
(Edat) Tümleci
"Tümceye çeşitli anlam ilgisi getiren
yardımcı öğeler"dendir.
"Bu sorunu ancak o çözebilir."
"Çaya belki biz de geliriz."
"Evet, dünya dönüyor."
Yukarıdaki örneklerde ilgeç tümleçlerini bulmak
için yükleme sorulabilecek herhangi bir soru yoktur.
"İle, gibi, için" ilgeçleriyle
öbekleşen öğeler "kim ile, ne ile, kim(in) için, ne için, ne amaçla, hangi
nedenle, ne diye, ne gibi, kim gibi" sorularından birinin yanıtıdır:
"Okuldan arkadaşıyla çıktı."
"Okula otobüsle geliyordu."
"Bu şiiri senin için yazdım."
"Başı ağrıdığı için hap içti."
"Çocuğa okul için önlük
aldılar."
"Yağmur dolayısıyla evden çıkamamış."
"Gelirsin diye beklemiş."
"Kaçıvormuş gibi yaptı."
"Yeliz, Sevim gibi çalışıyordu."
EK-1
EYLEM ÇATISI
"Öznenin eylemi yapmasına, eylemin etkisi
altında kalmasına ya da belli biçimde onunla ilgili olmasına göre eylemin
sunduğu durum"dur. Başka bir deyişle eylemin "özne"yle ve "nesne"yle olan ilişkisidir.
Öznesine
Göre
Etken
Çatı Edilgen Çatı Dönüşlü
Çatı İşteş Çatı
(yalın) (-l-, -n-
ekleriyle) (-n-,-l- ekleriyle)
(-ş- ekiyle)
Etken
Çatı: Eylemden eylem yapan bir
ek almamıştır. Türkçede kök durumundaki tüm eylemler etken çatılıdır (özne
alabilir): yaz-, oku-, git-, sev-, gel-...
Edilgen
Çatı: Eylem, edilgenlik
eklerinden birini almıştır. "Oku-n-", "sev il-" gibi
eylemlerin tek başlarına bile "edilgen çatılı" oldukları bellidir;
ancak "yıka-n-", "çek-il-" gibi eylemlerin tümce içindeki
kullanılışları edilgen (ya da dönüşlü) olduklarını belirler. Edilgen çatı
öznesizdir.
"Araba yıkandı." (yıkan-: edilgen çatılı)
"Ağlar çekildi." (çekil-: edilgen
çatılı)
Dönüşlü Çatı: Eylem, dönüşlülük eklerinden birini almıştır.
Özne, eylemi "kendi kendine" ya da "kendisine yapma"
durumundadır.
"Önce yıkanır, sonra giyinirdi."
"Kazanamayacağını anlayınca adaylıktan
çekildi."
İşteş
Çatı
Eylem, işteşlik ekini almıştır. Eylem “topluca,
birlikte ” ya da “karşılıklı” yapma anlamı taşır:
“Kuşlar uçuştu.”, “Çocuklar kaçıştı.” (topluca,
birlikte)
“Uzaktan bakıştılar.”, “Yarın görüşecekler.”
(karşılıklı)
Nesnesine
Göre
Geçişli Çatı Geçişsiz
Çatı Oldurgan Çatı Ettirgen Çatı
(-r-, -t-, -tir- ekleriyle) (-r-, -t-, -tir- ekleriyle)
Geçişli Çatı: "Nesneyle kullanılabilen eylem"dir.
Eylemin oldurganlık-ettirgenlik eklerinden biriyle (-r-, -t-, -tir- ekleriyle) türetilmemiş olması gerekir. Geçişli eylem
"kimi, neyi" sorularından birini yanıtlayabilir: oku-, tut-, sev-,
yıka-, söyle-...
Geçişsiz Çatı: "Nesnesiz kullanılan eylem"dir.
Eylemin anlamında "kimi, neyi" sorularından ikisinin de yanıtı yoktur: gül-, öl,- ağla-, eri-,
ürk-...
Oldurgan Çatı: Geçişsiz eylemin -birtakım eklerle- nesne
alabilir duruma getirildiği çatıdır: gül-dür-,
öl-dür-, ağla-t-, eri-t-, ürk-üt- , uç-ur-...
Ettirgen Çatı: "Öznenin, eylemin belirttiği işi
yaptırdığını gösteren çatı"dır. Geçişli eylemden yapılır: oku-t-, sev-dir-, yıka-t-, söyle-t-...
EK-2
SÖZCÜK TÜRLERİ
Ad Soylu Sözcükler
1. Ad
2. Sıfat (Önad)
3. Adıl (Zamir)
4. Belirteç (Zarf)
5. Bağlaç
6. İlgeç (Edat)
7. Ünlem
Eylem Soylu Sözcükler
1. Eylem
2. Eylemsi (Fiilimsi)
a) Adeytem (Mastar: İsimfiil)
b) Sıfateylem (Ortaç : Sıfatfiil)
c) Bağeylem (Ulaç: Zarffiil)
Ad
Soylu Sözcüklerin Yüklem Olması
Bu kapsamda yer alan sözcük türlerinin tümünün
yüklem olabileceğini öne süren dilciler vardır; ancak verdikleri örnekler ya
yanlış bir yaklaşımın sonucu ya da yetersizdir. "Ad" ve
"adıl"ın tek başına yüklem olabilmesi doğrudur, bunda bir sorun
yoktur. "Bağlaç", adı üzerinde "bağlama" görevi yapar,
sözcükleri ya da tümceleri bağlar. "İki derstir anlatılan bağlaç ‘ve’dir."
türünden örnekler " ‘Görkemli’ sözcüğünü tümce içinde kullanınız."
ödevine "Biz bu ders ‘görkemli’ sözcüğünü öğrendik." örneğini veren
öğrencininkine benzer. İlgeçler de -genellikle- bir önceki sözcükle birlikte ya
da tümce içinde belirgin bir anlam kazanır. Tek başlarına yüklem olamazlar.
"Omuzlarında bir yük gibi dünyanın yalnızlığı" tümcesinde
"gibi"nin "ilgeçlerden yüklem"e örnek diye gösterilmesi
düpedüz yanlışlıktır. Belirteçler ise eylemle/eylemsiyle, sıfatla, belirteçle
ilgili görev yaparlar. Bu görev alanları bile onların yüklem olamayacağını
gösterir. "Aradığınız tüm kitaplar yukarıdadır." tümcesinde
"yukarıdadır" sözcüğündeki bulunma durumu (-da) eki bile bu sözcüğün
"ad" olduğunu (ya da ad gibi kullanıldığını) kanıtlamaya yeter.
Ünlemler ayrı bir sorundur; kimileri bunları "cümle değerinde" kabul
eder; kimileri "Ey Türk Gençliği!", "Ah bu toprakların
insanları!" gibi sözleri "ünlem tümcesi" diye örnek gösterir.
"Tümcemin ne olduğuna bakıldığında "bir sözcük türü olan
'ünlem"in -yukarıdaki örneklerde- "tümce değerinde" olamayacağı
ya da tümce kurmaya yetmeyeceği anlaşılır. Yüklem görevinde kullanıldığına
ilişkin "Ağzından son çıkan söz ‘öf’müş." türündeki örnekler ise
yukarıdaki "ve"nin yüklem oluşu gibidir. Kısacası
"ünlem"den yüklem olmaz.
"Sıfat'a
gelince: Sözcüklerin türünü
belirlemede bilimsel yaklaşım, "sözcüklerin bir öbekte ya da bir tümcede
öbür sözcüklerle ilişkisine bakmak"tır. Örneğin "güzel" sözcüğüne
tek başınayken "sıfat" demek dürbünün tersinden bakmaktır.
"Güzel, çirkin, iyi, kötü, büyük, küçük, geniş, dar" gibi nitelik
bildiren sözcükler, "mavi, kırmızı, sarı, yeşil, pembe" gibi renk
sözcükleri, tahta, demir, altın, yün, mermer" gibi madde sözcükleri tek
başlarına düşünüldüğünde addır. Bu tür sözcükler bir tümcenin yükleminde de
bulunabilir (tek başlarına iseler, türleri yine "ad"dır). Söz konusu örneklerin ad
oluşunu belirleyen bir başka olgu da ad durumu eklerini ve çoğul ekini
alabilmeleridir. Bu kesin kanıt karşısında da "adlaşmış sıfat" diye
gereksiz ve garip bir adlandırma doğmaktadır. Şöyle ki: "Zengin insanlar,
yoksul kimseleri düşünmelidir." tümcesinde "zengin" ve
"yoksul" sıfattır, doğrudur. "Zenginler, yoksulları
düşünmelidir." tümcesinde ise "zenginler" ve
"yoksullar" ad türünde kullanılmıştır, bu da doğrudur. Dürbünün
tersinden bakarsak: Önce sıfattı, sonra ad oldu; bu durumda ikincisine de
"adlaşmış sıfat" diyelim. Dürbüne doğru camından bakalım:
"Zengin" tek başına “ad”dır,
bir adı nitelediğinde sıfat olur: “Zenginler” sözcüğü "ad"dır
(sıfatlar çoğul eki almaz), “zengin insanlar”daki "zengin"
sıfattır.
"Tek
başına sıfat" anlayışının çürüklüğünü gösteren başka örnekler:
"Bu" sözcüğü tek başınayken "gösterme sıfatı" ise
"Bunu al." tümcesindeki "bunu" sözcüğüne de
"adıllaşmış sıfat" demek
gerekir. "Büyük" sözcüğü tek başınayken "niteleme sıfatı" ise
"Büyük konuşma!" tümcesindeki "büyük" sözcüğüne de
"belirteçleşmiş sıfat" demek gerekir. Şimdilik son kanıt da
"yapım eklerinin adı"dır. Örneğin "su" sözcüğüne
"-suz" ekini getirdiğimizde "addan ad" yapıyoruz,
"addan sıfat" değil. "Susuz Yaz (Necati Cumalı"nın
yapıtı)" takımında ise "susuz" sözcüğü "yaz"ın bir
niteliğini belirttiği için 'niteleme sıfatı" olur.
EK-3
YAPILARINA GÖRE EYLEMLER
Kök
(Basit) Eylemler Türemiş Eylemler Bileşik Eylemler
Kök
Eylemler: Yapım eki almamış
eylemlerdir. Genellikle tek hecelidirler: gel-, gör-, sev-, tut-, koş-, yaz,-
git-...
Türemiş
Eylemler: Yapım eki almış
eylemlerdir. Addan ya da eylemden türeyebilirler:
a) Addan
Türemiş Eylemler: ak-la-,
az-al-, şırıl-da-, su-sa-, az-ımsa-, kan-a-, kara-r-, göz-ük-...
b)Eylemden
Türemiş Eylemler: eş-ele-,
tık-a-, an-ımsa-, kaz-ı-, bak-ıl-, sev-in-, bak-ış-, oku-t-, taş-ır-, giydir-,
yaz-ma-...
Bileşik
Eylemler: Genel olarak
bakıldığında iki türlüdür: "Ad + yardımcı eylem" kalıbında ya da
"eylem + yardımcı eylem" kalıbında.
Ad +
Yardımcı Eylem Biçiminde: “Et-, ol-, eyle-, bulun-, yap-” yardımcı
eylemleriyle kurulur. En çok kullanılanları "et-" ve "ol-"tır:
yok et-, alay et-, yok ol-, dost ol-, spor yap-, banyo yap-, yapmış bulun-,
gitmiş bulun,- alt eyle-, halt eyle- (ses olayı bulunanlar bitişik yazılır:
reddet-, mahvet- gibi)... Asıl anlam addadır.
Eylem
+ Yardımcı Eylem Biçiminde: “Bil-,
ver-, gel-, gör-, dur-, kal-, yaz-, koy-” yardımcı eklemleriyle kurulur.
Eylemle yardımcı eylem arasında "-e, -i, -ip" eklerinden biri bulunur.
Asıl anlam eylemdedir. Yardımcı eylemlerin kattığı anlamlarsa şöyledir: bil- yeterlilik, olasılık; ver- kolaylık, çabukluk, birdenbirelik; gel-, gör-, dur-, koy- deneme, süre,
süreklilik.
Örnekler: yazabil-, geliver-, süregel-,
düşmeyigör-, gidedur-, bakakal-, düşeyaz-, gidekoy-, gezip dur- ...
"Kafa tut-, boy ölçüş-, içi yan-, gözü
kork-" gibi deyimler "anlamca kaynaşmış bileşik eylem" diye
adlandırılır. Bunların yapıca "ad + yardımcı eylem"e benzedikleri
söylenebilir.
EK-4
Basit
Çekim
1.Geçmiş Zaman Gereklilik Kipi : -meli
a)Belirli (Görülen)G.Z. : -di Koşul Kipi : -se
b)Belirsiz (Öğrenilen) G.Z. : -miş İstek Kipi : -e
2.Şimdiki Zaman : -(i)yor Buyrum Kipi : ─,
3.Gelecek Zaman: -ecek
4.Geniş Zaman : -r, -er gel, gel-sin
─ ,
gel-in(iz),
gel-sinler
Bileşik Çekim
1)Hikâye Bileşik Çekimi 2)Rivayet
Bileşik Çekimi
Eylem+Basit Ç. E.+(i)di+Kişi Eki Eylem+Basit
Ç. E+(i)miş+Kişi Eki
3)Koşul Bileşik Çekimi 4)Durum
Bileşik Çekimi
Eylem+Basit Ç. E.+(i)se+Kişi Eki Eylem+Basit
Ç. E.+Kişi Eki+dir
EKEYLEM
İ- (imek)
eylemidir; tek başına (belirgin bir anlamı olmadığından) kullanılamadığı ve
ekleşme eğilimi gösterdiği için "ekeylem" diye adlandırılır. İki
görevi vardır:
1. Ad soylu sözcükleri (ve sözcük öbeklerini) yüklem
görevine hazırlamak: güzel idim (güzeldim), güzel imişim (güzelmişim), güzel isem (güzelsem:
yan yargının yüklemi olabilir)...
Bu görevinde dört
çekimi vardır: 1)Belirli geçmiş zaman (¡-di) 2)Belirsiz geçmiş zaman (i-miş),
3)Koşul çekimi (i-se) 4)Şimdiki zaman (bu zamanda, ekeylem biçim olarak yoktur:
güzel-im, güzel-sin, güzelØ,
güzel-iz, güzel-siniz, güzel-ler)
2. Eylemlerin bileşik çekimini sağlamak: geliyor idim (geliyordum),
geliyor imişim (geliyormuşum), geliyor isem (geliyorsam: yan yargının yüklemi
olabilir)...
KİPLERDE ANLAM KAYMASI
Bir kipin kendi
anlamı dışında, başka bir kip yerine kullanılmasıdır.
a) Geniş Zamandaki Anlam Kaymaları:
Belirli geçmiş zaman anlamında: "Orhan Veli
otuz altı yaşında ölür."
Belirsiz geçmiş zaman anlamında: "Keloğlan,
gizlice saraya girer."
Şimdiki zaman anlamında: "Böyle kara
kara ne düşünürsün?"
Gelecek zaman
anlamında: "Yarın bu konuyu konuşuruz."
Buyrum kipi anlamında:
"Evden çıkarken kapıyı kilitlersin."
b) Şimdiki Zamandaki Anlam Kaymaları:
Belirli
geçmiş zaman anlamında: TBMM, 1 Kasım 1928'de 'Türk Alfabesi Yasası'nı
kabul ediyor."
Belirsiz geçmiş zaman anlamında: "Bektaşi,
bu söze çok kızıyor."
Gelecek zaman anlamında: "Haftaya
halamlar geliyor."
c) Gelecek Zamandaki Anlam Kaymalar
Buyrum kipi anlamında: "Okuldan
çıkınca hemen eve geleceksin."
Gereklilik kipi
anlamında: "Aradığınız sokak şu yanda olacak."
d) İstek Kipindeki Anlam Kayması
Buyrum kipi anlamında: "Otobüsün
arkasına doğru ilerleyelim, beyler!"
e)Buyrum Kipindeki Anlam Kayması
İstek kipi anlamında: "Tanrı’m
dualarımı kabul et."
ÖĞELERİNİN DİZİLİŞİNE GÖRE TÜMCELER (YÜKLEMİN
YERİNE GÖRE TÜMCELER)
Tümcede öğe
sayısı, anlatılmak istenen yargıya göre değişiklik gösterir. Kalıplaşmış
anlayışa göre, bir tümcede
öğelerin dizilişi uözne+tümleçler)+yüklem" biçimindedir. Anlaşılacağı
gibi, bu yaklaşım Türkçe
sözdizimindeki bütün tümceleri açıklamaktan uzaktır. Anlatımın gereği -öğe
sayısı gibi- öğelerin yeri de tümcede
değişiklik gösterebilir. Burada belirleyici olan, yüklemin yeridir. Türkçede "yüklemin yerine göre
tümceler" ikiye ayrılır:
1. Kurallı Tümce (Düz Tümce)
Yüklemi sonda olan
tümcedir:
"Korkunun ecele
faydası yoktur." (Atasözü)
"Yağmur yağdıkça
ağlıyorum." (Orhan Pamuk)
"Konuşmak susmanın
kokusudur." (Özdemir Asaf)
"İkimiz otobüsle uzak bir şehre gidiyormuşuz"
(Attilâ İlhan)
2. Devrik Tümce
Yüklemi sonda olmayan tümcedir. Yüklem herhangi bir
öğeden öncedir :
"görünmez bir mezarlıktır zaman" (Attilâ İlhan)
"Buluşamayacağız bu müzik bitmedikçe" (Özdemir Asaf)
"iki gözü iki kartal gibi indi ovaya."
(Nâzım Hikmet)
"Sakla samanı, gelir zamanı." (Atasözü)
ANLAMLARINA GÖRE TÜMCELER
Olumlu Tümce
Eylem tümcelerinde "eylemin
yapılması", ad tümcelerinde "bir nesnenin/kavramın ne olduğunun belirtilmesi"dir:
"Yuvayı dişi kuş yapar." (Atasözü)
"Umut fakirin ekmeğidir. " (Atasözü)
Olumsuz Tümce
Eylem tümcelerinde "eylemin yapılmaması",
ad tümcelerinde "bir nesnenin/kavramın olmadığının belirtilmesi"dir:
"Akarsuya inanma, el oğluna dayanma."
(Atasözü)
(Eylem tümcelerinde olumsuzluk, eylemden eylem
yapan "olumsuzluk eki: -me-" ile sağlanır.)
"Çok dostu olanın hiç dostu yoktur."
(Aristo)
"Buranın yetkilisi ben değilim."
(Ad tümcelerinde olumsuzluk, "değil"
ilgeciyle sağlanır."Yok" sözcüğü de "olumsuz ad tümcesi" kurar.)
Biçimce Olumlu, Anlamca Olumsuz Tümce
Tümcenin yükleminde olumsuzluk eki ya da
"değil" ilgeci yoktur; ama anlamında "eylemin yapılmaması ya da bir
nesnenin/kavramın olmaması" vardır:
"Öğretmenleri onlara ne kızıyor ne bağırıyordu."
"Elinde ne defter ne kitap var."
Bu tür
örneklerde olumsuzluk anlamı katan "ne... ne(de)" bağlacıdır.
Biçimce Olumsuz, Anlamca Olumlu Tümce
Tümcenin yükleminde olumsuzluk eki almış bir eylemden
başka "değil" ilgeci de vardır:
"Ben
o yazarı tanımıyor değilim." (tanıyorum)
Yukarıdaki tümce "eylemin yapılması" yönünden
"olumlu"dur çünkü "tanı-" eylemi gerçekleşmektedir. ("Ben o yazarı tanımıyor değilim."
tümcesiyle "Ben o yazarı tanıyorum" tümcesi arasındaki anlam ayrılığı da gözden uzak tutulmamalıdır. Birinci
tümcede "karşı tarafın savına bir yanıt" ya da yargının bu biçimde söylenmesini gerektiren bir durum olduğu
bellidir.)
"İzmir'de kiralık ev yok
değildi." tümcesi de
"biçimce olumsuz, anlamca olumlu"dur.
Soru
Tümcesi
Genel olarak, içinde soru sözcüğü bulunan ve
yanıt gerektiren tümcedir:
"Yaşadığımı görüyor musunuz?"
(Özdemir Asaf)
("Soru Tümcesi" tanımındaki
"soru sözcüğü"nün "mi" soru ilgecini de kapsadığı unutulmamalıdır.)
"Ali'nin evinde neyi sevmiştim?"
(Selim İleri)
"Babamı öldüren alçak nasıl
bulunacak?" (Orhan Pamuk)
"Niçin babasını hep yaşayacak
sanmışlardı?" (Füruzan)
"Annemler neden paylaşmıyor İnci?"
(Feride Çiçekoğlu)
"O şimdi ne yapıyor,
şu anda, şimdi, şimdi?" (Nâzım Hikmet)
"Senin kimsen yok mu?" (Sabahattin Ali)
"Ne zaman gelirsin, Yusuf?"
(Sabahattin Ali)
İçinde soru sözcüğü bulunan, ama yanıt
gerektirmeyen tümcelere "sözde soru tümcesi"
denir:
"Tam o sırada dış kapı açılmaz mı?"
(Feride Çiçekoğlu)(Bu tümce
aynı zamanda "biçimce olumsuz, anlamca olumlu"dur.)
"Merhumun bu heriflerle karşı karşıya
oturup eğlenmesine imkân mı vardı?" (Sabahattin Ali) (Bu tümce aynı zamanda "biçimce olumlu,
anlamca olumsuz" dur.)
"kalın mavi camdan bir duvara çarptım hay
allah/gözleriniz değil miymiş?" (Attilâ İlhan) "Gerçeklerden
kaçmak değil mi en kolayı?" (Oktay Akbal)
"Böyleleri değil mi dünyamızı cehenneme
çeviren?" (Oktay Akbal)
"Şu kapıyı kapatır mısınız?"
Sözde soru tümceleri çeşitli amaçlarla kurulabilir
(yanıtını içinde barındırma, onaylatma, rica vb). Bu tür tümcelerin sonuna soru
imi konur.
İçinde soru sözcüğü bulunmasına karşın
"soru tümcesi" ya da" sözde soru tümcesi" olmayan örnekler
de vardır. Bu tür kullanımlarda soru sözcüklerinin soru anlamı kalmamıştır:
"Ne zaman seni düşünsem
Bir ceylan su içmeye iner" (İlhan Berk)
Burada "Ne zaman seni düşünsem"
dizesi "Seni düşündüğüm zaman" anlamında sayılabilir. (Böyle değişik
biçimlerde anlatmak -kuşkusuz- anlam incelikleriyle ilgilidir. Burada
gösterilmek istenen, "ne zaman" sözünün soru anlamında
kullanılmadığıdır.)
"hele seni kollarına aldı mı
felaketim olurdu ağlardım" (Attilâ İlhan)
Yukarıdaki dizelerde geçen "aldı mı"
sözü "aldığında" anlamında sayılabilir.
Ünlem
Tümcesi
İçinde ünlem sözü/anlamı bulunan tümcedir. Sözcük
türlerinden "ünlem"lerle ya da "ünlem" görevinde kullanılan
başka türdeki sözcüklerle ünlem tümcesi kurulabilir:
"Kargalar, sakın anneme
söylemeyin!" (Orhan Veli Kanık)
"ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
(Attilâ İlhan)
"Dağıt saçlarını bebek savur
biraz!" (Cahit Külebi)
"Oy sevmişem ben seni..."
(Ahmed Arif)
"Bir cana, bir başa kalmışsın vay vay!"
(Ahmed Arif)
"Heeey!
Ne duruyorsun at kendini denize" (Orhan
Veli Kanık)
"Olmaz ki!
Böyle de yatılmaz ki!" (Orhan Veli Kanık)
"Ne kadar severim o insanları!"
(Orhan Veli Kanık)
"Haydi, sınıfa girin!"
"Eyvah, yine zamlar başladı!"
Ünlem tümcelerinde "şaşma, öfke, beğenme,
uyarma, isteklendirme, pişmanlık, yalvarma, ilenme, sevinç, küçümseme,
özlem..." gibi anlamlar olabilir.
YAPILARINA GÖRE TÜMCELER
1. Basit Tümce
2. Bileşik Tümce
a)Girişik Bileşik Tümce
b)İç içe (Kaynaşık) Bileşik Tümce
c)Koşullu Bileşik Tümce (Şart Tümcesi)
1. Basit Tümce
"İçinde
bir tek bağımsız yargı bulunan" tümcedir:
"Gök
mavi mavi gülümsüyordu
Yeşil
yeşil dallar arasından" (Cahit Sıtkı Tarancı)
"En
büyük mutluluk, özgür düşünceli olmaktır." (Anatole France)
"
Yurt, çalışkan insanların omuzları üstünde yükselir." (Tevfik Fikret)
"
Yatağı, dünyanın hiçbir tahtına değişmem." (Napoléon)
"Dağlarına
bahar gelmiş memleketimin..." (Ahmed Arif)
"
akşamlar bir roman gibi biterdi " (Attilâ İlhan)
2. Bileşik Tümce
İçinde
bağımsız bir yargıdan başka yan yargı(lar) bulunan tümcedir. (Yan yargı, temel
yargıya bağımlıdır; onun bir öğesi durumundadır.) Yan yargıların özelliğine
göre, bileşik tümceler üçe ayrılır:
a) Girişik Bileşik Tümce
Yan
yargısı eylemsiyle kurulmuş bileşik tümcedir. Yan yargı temel yargının
"öznesi, nesnesi, dolaylı tümleci, belirteç tümleci, ilgeç tümleci"
olabilir:
"Seviyorum
seni,
temel
yargı
Çıldırasıya...
(Ahmed Arif)
yan
yargı (belirteç tümleci)
"yaşlandıkça
insan dünya başkalaşıyor"
(Attilâ İlhan)
yan
yargı (belirteç t.) temel yargı
"Özgürlükte,
özgürlükten başka bir şey arayan kimse tutsaklık için yaratılmıştır."
(A. Toquvelle)
yan yargı (belirtisiz nesne) temel
yargı
"Kendisinden
çok kişinin korktuğu kimse, çok
kişiden korkmalıdır." (Pubtius
Cyrus)
yan yargı (özne) temel
yargı
"
Ölenle ölünmez."
(Atasözü)
yan
yargı temel yargı
"Ölmüş
aslana tavşanlar bile hücum
eder." (Atasözü)
yan
yargı temel yargı
(dolaylı tümleç)
*Temel
yargıya "temel tümcecik" , yan yargıya "yan tümcecik "
denir. Girişik bileşik tümcelerde eylemsi sayısınca yan tümcecik bulunur:
"Bizimle birlikte bu evde
oturacak damada babamın saygı duymayıp onu yavaş yavaş ezeceğini
1.yan
tümcecik 2. yan tümcecik 3.
yan tümcecik
elbette ikimiz de biliyorduk.
" (Orhan Pamuk)
temel tümcecik (temel yargı)
Yukarıdaki girişik bileşik tümcenin üç yan
tümceciği -anlamca- birleşerek temel tümceciğin "belirtili nesne"sini
oluşturmuştur. Yan tümcecikler ayrı öğelerde de bulunabilir:
"İzlenecek
konular durmadan çoğalıyordu."
(Adalet Ağaoğlu)
1. yan tümcecik 2. yan tümcecik temel tümcecik
(özne) (belirteç
tümleci)
Eylemsiler yan tümceciğin yüklemi olur; kendilerine
bağlı öğeler alabilir:
"Gülü seven, dikenine katlanır." (Atasözü) Gülü seven: yan tümcecik
yan tümcecik temel
tümcecik belirtili
nesne yüklem
(özne)
"Güzele
bakmak sevaptır."
(Atasözü) Güzele bakmak: yan tümcecik
yan
tümcecik temel
tümcecik dolaylı tümleç yüklem
(özne)
"Güneş
girmeyen eve doktor
girer." (Atasözü) Güneş girmeyen eve : yan tümcecik
Yan
tümcecik temel tümcecik özne
yüklem dolaylı tümleç
b) İç
içe (Kaynaşık) Bileşik Tümce
Yan yargısı "tümce değerinde" olan
bileşik tümcedir. Bu tür bileşik tümcelerde yan tümcecik -genellikle- temel
tümceciğin "belirtisiz nesne"si olur:
"Paylaşmak en güzel şeydir." derdin. (Feride
Çiçekoğlu)
yan
tümcecik (belirtisiz nesne) temel
tümcecik
“Sahile
bak.” dedi
annem. (Selim İleri)
Yan
tümcecik temel tümcecik
(belirtisiz
nesne)
Yengem
"Amca demek yarı baba demektir." derdi. (Füruzan)
yan tümcecik (belirtisiz nesne)
c)
Koşullu Bileşik Tümce (Şart Tümcesi)
Yan tümceciği temel tümceciğin koşulu ya da
nedeni olan bileşik tümcedir. Yan tümcecikte "koşul kipi"nde ya da
"koşul bileşik çekimi"nde bir "yan tümcecik yüklemi" bulunur:
"Para
bulursak sinemaya
gideriz." (G.Ö-Biz) Para
bulursak:
yan tümcecik temel tümcecik belirtisiz yüklem
(belirteç tümleci) nesne (yüklem
"geniş zamanın koşulu" çekimindedir.)
"Eğer
geliyorsam,
1.
yan tümcecik
Eğer
gideceksem,
2. yan
tümcecik
Bırakma.
" (Özdemir
Asaf)
temel
tümcecik
"Adının
anlamı dünyayı kucaklasa, taşta büyümezdi Barış."
(Feride Çiçekoğlu)
yan tümcecik temel tümcecik
* Koşullu bileşik tümcelerde yan tümcecik
-genellikle- belirteç tümleci görevindedir.
BİÇİMLERİNE
GÖRE TÜMCELER
Sıralı
Tümceler
Birden çok basit ya da bileşik tümcenin virgül
ya da noktalı virgülle sıralandığı tümcelerdir:
"Toplum suçu hazırlar, suçlu onu
işler." (Buckle)
"Yurt, sağlığa benzer; değeri, yitirilince
anlaşılır." (Süleyman Nazif)
"Soğuktu Paris, nemliydi, yalnızlıklarında
yitip gitmiş insanlara karşı acımasızdı." (Oktay Akbal)
"Sus, kimseler duymasın." (Ahmed Arif)
"Sarımsağı gelin etmişler; kırk gün kokusu
çıkmamış." (Atasözü)
"Bana bir mektup geldi,
İçinden ben çıktım." (Özdemir Asaf)
"Kardeş kardeşi bıçaklamış, dönmüş yine
kucaklamış. (Atasözü)
"Mektup alır, efkârlanırım." (Orhan
Veli Kanık)
*Öğelerinden en az biri ortak olanlara
"bağımlı sıralı tümce" hiçbir öğesi ortak olmayanlara "bağımsız
sıralı tümce" denir.
"Sus, kimseler duymasın." (Bağımsız
sıralı tümce)
"Kardeş kardeşi bıçaklamış, dönmüş yine
kucaklamış." (Bağımlı sıralı tümcedir, çünkü; "kardeş" ortak öznedir,
"kardeşi" ortak nesnedir.)
Bağlı
Tümceler
Birden çok basit ya da bileşik tümcenin bir
bağlaçla bağlandığı tümcelerdir:
"Sana gitme demeyeceğim,
Ama gitme, Lavinia." (Özdemir Asaf)
"Ben çok ağlıyorum; ama annem geri
gelmiyor." (Feride Çiçekoğlu)
"Konuştuğuna pişman olanlar vardı ; ama
sustuğuna pişman olan yoktur." (Plutarch)
"Özgürlük ağacı arada sırada, zorba ve
zalimlerin kanıyla sulanmalıdır; çünkü bu onun doğal
gübresidir." (Thomas Jefferson)
"Aşk çok renkli bir çiçektir; fakat
yetiştiği yer müthiş uçurumların kıyısıdır." (Stendhall)
ki'li
Bağlı Tümceler (İlgi Tümceleri)
Bu tür bağlı tümceler, yukarıdaki bağlı
tümcelerden değişik özelliktedir. Bu değişik özelliğin nedeni Farsça ki
bağlacıdır. Bu bağlacın bulunduğu tümceler Türkçenin sözdizimine
-genellikle-aykırılık gösterir:
"Anladım ki beni seviyormuş."
Yukarıdaki tümce "temel yargı-yan
yargı" açısından incelenirken -anlamı bozulmadan- "Beni sevdiğini
anladım." biçimine dönüştürülür.
"Öyle bir havada gel ki,
Vazgeçmek mümkün olmasın." (Orhan Veli
Kanık)
Yukarıdaki dizeler "Vazgeçmenin mümkün
olmadığı bir havada gel." biçimine dönüştürülerek öğeleri bakımından
incelenebilir.
Eksiltili (Kesik) Tümceler
Anlamı
tümcenin akışından çıkarılan, yarım kalmış, genellikle yüklemi söylenmemiş
tümcelerdir:
"kaldırımlarda yağmur kokusu" (Attilâ
İlhan)
"Bir de rakı şişesinde balık olsam"
(Orhan Veli Kanık)
"Az veren candan, çok veren
maldan..." (Atasözü)
*Eksiltili tümcelerin sonuna üç
nokta koymak gerekir. (Şiirlerde -bu konuda da- aykırılıklar görülebilir.)
Arasözler
Bir tümcenin
içinde bulunan açıklayıcı nitelikteki sözlerdir. Tümce değerinde olanlara
"aratümce" denir. Aratümceler, içinde bulundukları tümcenin bir öğesi
değildir. Tümce değerinde olmayan arasözler genellikle tümce öğelerinden
birinin açıklayıcısıdır; bu nedenle tümcenin bir öğesinde görev yapar. Arasözler iki kısa çizgi, iki virgül, ya da
ayraç (parantez) içinde yazılır.
"Küçük çocuk orada, manolya ağacının (belki
bir ıhlamurun) altında duruyordu." (Selim İleri)
"Evin yaşlı hanımı -kuru, ufacık, genç kız yürüyüşlü- duvara gömülü
yüklüklere yatak yorgan çarşaflarını yerleştiriyordu." (Füruzan)
"Gönül’ün kızkardeşi -adını
bur türlü öğrenememişimdir- formikanın üstünden hemen bir alkollü pamuk
geçirir. (Adalet Ağaoğlu)
"İnsan sesini (metalik, cızırtılı ve
parazitli olmayan) özledim, rengini, kokusunu." (Feyza Hepçilingirler)
"Evliyim, iki çocuğum var, kocam iyi bir
insan, (kayınvalidemi kimse sormuyor) bir şirkette çalışıyor; aylığı
fena değil." (Feyza Hepçilingirler)
EK-5
EYLEMSİLER
Adeylem (Mastar: İsimfiil)
"-me,
-mek, -iş" ekleriyle yapılır. Adlar gibi kullanılabilir; ad durumu
eklerini, çoğul ekini, iyelik eklerini alabilir; ad takımında görev yapabilir.
Eyleme benzeyen yanları, onlar gibi kendilerine bağlı öğeler alabilmeleridir.
Adeylemler bağımsız yargı kurabildikleri gibi girişik bileşik tümcelerde yan
tümcecik de oluşturabilirler.
Sıfateylem (Ortaç: Sıfatfiil)
"-en,
-esi, -mez, -er, -dik, -ecek, -miş" ekleriyle yapılır. Sıfatlar gibi
kullanılabilir, sıfat takımı kurup sıfat görevi yapabilir. Ad gibi de
kullanılabilir. Zaman kavramı taşırlar: gülen (çocuk), öpülesi (eller), çıkmaz
(sokak), güler (yüz), gezilmedik (yer), okunacak (kitaplar), tutuşmuş
(kalpler)... Sıfateylemler genellikle yan tümcecik kurarlar.
Bağeylem (Ulaç : Zarffiil)
"-ip,
-erek, -ince, -meden, -meksizin, -dikçe, -ken, -e -e…" ekleriyle yapılır. Bağeylemler
tümcede genellikle belirteç tümleci kurarlar; yan tümcecik oluştururlar.
Bağeylemlerin iki yargıyı birbirine bağlama görevi vardır. "Gelip,
giderek, düşününce, görmeden, bilmeksizin, okudukça, oynarken, koşa
koşa..." gibi sözcükler bağeylemdir.
*Adeyleme ya da sıfateyleme benzeyen, ama
"ad" türünde örnekler de vardır:
"Ekmek alamıyormuş."
"Sarma güzel olmuş."
"Dikiş kursuna gitmiş."
"Yazar olmak istiyormuş."
"Dayısı bakan olmuş."
"Yemek yedik."
"Dolmayı seviyormuş."
"Çocuk, dondurma istiyordu."
"Kalabalık ailelerin yiyecek giderleri
çoktur."
"Bu düzeni kimler kurmuş?"
"Dolmuş ücretleri
zamlanmış."
"Geçmişten çok geleceği
düşünmeliyiz; çünkü bundan sonra orada yaşayacağız." (Thomas Browne)
Eylemsilerle ilgili Örnekler
"Seni düşündükçe
Gül dikiyorum ellerimin değdiği yere"
(İlhan Berk)
"Çoktan bitmiş konuşacaklarımız"
(Behçet Necatigil)
"Geçen gün aklıma geldi
Kadınlar da güzeldir dedim." (Cahit Külebi)
"Gün olur alır başımı giderim,
Denizden yeni çıkmış ağların
kokusunda" (Orhan Veli Kanık)
"Giyilmemiş
çamaşırlar nasıl kokar bilirsin" (Orhan Veli Kanık)
"Uzanıp yatıvermiş sere serpe" (Orhan Veli
Kanık)
" O kımıldanmadan baktı,
kayalardan" (Nâzım
Hikmet)
"geçer çıplak ayaklarla yüreğime basarak"
(Nâzım Hikmet)
"Benim doğduğum köylerde
İnsanlar gülmesini bilmezdi."
(Cahit Külebi)
"sevmek kimi zamanca rezilce korkuludur" (Attilâ
İlhan)
"eski gözlerinle gel öldürmek vakti
gel (Attilâ İlhan)
"Yeni evrenler görüyorum her göz açışta"
(Nevzat Üstün)
"Hep böyle bakmak, böyle duymak
istiyorum" (Özdemir Asaf)
"İlk yıldız karanlık basmadan
doğar." (Necati Cumalı)
EK-6
BELİRTME ÖBEKLERİ
I.İyelik Öbekleri
a)Ad Takımı:
Bsiz Ad Tak: doğum günü
Bli Ad Tak: aydının görevi
Zin. Ad Tak:
Ağrı Dağı Efsanesi
Sınıfın yazı tahtası
Türkçe öğretmeninin şiir kitabı
b)Adıl Takımı:
benim evim
senin evin
II. Niteleme Öbekleri
a)Sıfat Takımı:
mutlu yıllar
iki ay
demir kapı
b)Sayı Öbeği:
iki yüz
yirmi iki
c)San Öbeği
Sayın Sezer
Ahmet Bey
d)Belirteç Öbeği
en güzel (resim)
daha güzel (okumak)
III. Çekim Öbekleri
1.Ad Öbekleri:
a)Yönelmeli: can-a yakın
b)Kalmalı:
iki-de bir, yük-te hafif
c)Çıkmalı:
iç-ten pazarlıklı, özgürlük-ten yoksun
d)Belirtmeli:
yüz-ü aşkın, yetmişini aşkın
e)Katılmalı: siz-in okul,
Çakal’ın Mehmet
f)İyelikli:
boy-u uzun, şeker-i az
*Başka:
baş açık
parmak tetikte
elde sopa
2.Eylem Öbekleri
gelin ol-
kulak kesil-
çileden çık-
3.İlgeç Öbekleri
size göre
çılgınlar gibi
bu denli
IV. İkilemeler
1. yeşil yeşil
2. kitap mitap
sorgu
sual
3. düşe kalka
er
geç
--------
el ele
boydan boya
evi barkı
boşu boşuna
güzeller güzeli
gitmem de gitmem
alır mı alır
kavga üstüne kavga
V.Bağlaç Öbekleri
… ve …
... ile ...
…ya da…
hem ... hem ...
gerek ... gerek
VI. Ünlem Öbeği
Ünlem+(...)
Ey Türk Gençliği!
Buca,
09.04.2001
(Bu ders notları DEÜ, Buca Eğitim Fakültesi, 2001 Bahar Dönemi için hazırlanmıştır.)